(Futbol yıllar önce şimdiki kadar kirli değildi benim için. Severdim. İşte o yıllardan anımsadığım büyük yıldız Socrates'in öldüğünü öğrendiğim gün yazmıştım bu yazıyı...)
Bugün
40’lı yaşlarında olan ve futbolla biraz
olsun ilgilenen herkes için şüphesiz 1982 Dünya Kupasına katılan Brezilya Takımı çok
özeldir. Bir kere bu takım tartışmasız gelmiş geçmiş en güzel futbol oynayan takımlardan biridir. Fakat o
güzel futboluna ve kadrosundaki onca yıldıza rağmen yine bu takım maalesef o yıl kupayı kaldıramamıştır. Tüm futbolseverler için
Brezilya’nın 1982 Dünya Kupasından elendiği o an fazlasıyla buruk
bir andır.
Dün
öğleden sonra haberlere
1982’deki o özel takımın en önemli oyuncularından birinin tedavi görmekte olduğu hastanede 57 yaşında yaşama veda ettiği haberi düştü. Dr Socrates vefat etmişti. 1982’de Brezilya için hissettiğim o burukluğu bu kez o “özel” takımın
kaptanı Tıp Doktoru, Entelektüel, Aktivist, Yazar, Köşe Yazarı ve futbol tarihinin en
iyi orta saha oyuncularında Socrates için hissettim. Bandana ile toplanmış uzun saçları ve sakalları, futbol için
fazlasıyla uzun 194 cm boyuyla, 1982’de İspanya’daki Dünya Kupasında eski
SSCB’nin efsane kalecisi Dassaev’i çaresiz bıraktığı gol sonrası sevinci belirdi
gözlerimin önünde…
19 Şubat 1954'de Amazon'un "giriş kapısı" Belem de Paro şehrinde doğan Socrates (Socrates Brasileiro Sampaio de Souza Vieira de Oliveira) kesinlikle sıradığı bir futbolcuydu.
Socrates
profesyonel olarak futbol oynamaya 1974 yılında Ribeirão Preto şehrinde
Botafogo takımında başladı.
Brezilya’nın en
kalabalık şehri Sao Paulo’nun Kuzeydoğusunda yer alan Ribeirão Preto,
Socrates’in futbolu bırakmasının ardından düne kadar da yaşadığı şehir aynı zamanda.
Socrates
profesyonel futbol kariyerine devam ederken aynı zamanda da Tıp Fakültesine
devam eden ve diploma alan büyük olasılıkla tüm dünyada bu seviyedeki tek
oyuncuydu. İlk takımı Botafogo’da oynarken Brezilya’nın en iyi 3 Tıp Okulundan biri olarak
gösterilen Faculdade de Medicina de
Ribeirão Preto’dan mezun oldu.
Tıp
Fakültesinde okuduğu yıllarda dersleri nedeniyle diğer
arkadaşları kadar çok idman yapamıyordu ama yine de takımın en
önemli oyuncularından biri olmuştu. 1978 yılında
kariyerinin en önemli yıllarını geçirdiği Sao Paulo Corinthians takımına
transfer oldu. Bu takımda 6 yıl oynayan Socrates yer aldığı 297 maçta 172 gol
attı. Ardından İtalya’da Fiorentina ve yine Brezilya’da Flamengo ve Santos
takımlarında forma giydikten sonra 1989 yılında 35 yaşındayken futbola veda
etti.
Corinthians
takımında oynadığı yıllar Brezilya’yı 1964-1985 yılları arasında yöneten Dikta
rejiminin son yıllarıydı. Çocukluk kahramanları sorulduğunda; “Che Guevera, Fidel Castro ve John Lennon”
yanıtını veren Socrates için Dikta rejimine karşı çıkmamak olası değildi.
Bu ortamda takım
arkadaşı savunma oyuncusu Wladimir ile birlikte Corinthians Demokrasi Hareketi’ni
başlattılar. Bu hareket doğrultusunda takım oyuncuları, teknik ekip ve yöneticiler
takıma ilişkin tüm kararları oylama yaparak birlikte alıyorlardı. Bu yenilikçi
ve ideolojik hareket mevcut dikta rejimine karşı küçük ama ses getiren bir
direnişe de dönüştü. Maçlara sırtlarında “Democracia”
yazılı formalarla çıktılar. 1982 yılında sırtlarında taraftarları 1964’den o
güne dek ilk kez yapılacak olan çok partili seçimlerde oy kullanmaya teşvik
edecek “15’inde Oy Verin” yazıyordu…
2010 yılında
BBC’ye şöyle demişti; “Popüler futbol oyuncusu olarak insanlar bana bir güç
verdiler. İnsanların konuşacak güçleri yoksa eğer ben onlar adına
konuşabilirim. Ben diğer tarafta, yani o insanların tarafında olmazsam eğer
benim görüşlerimi dinleyecek hiç kimse olmaz…”
Futbol
kariyerinin ardından 1989’dan itibaren Ribeirão Preto’da hekimlik yapmaya
başladı. Gazete ver dergilerde futbol, politika ve ekonomi hakkında makaleler
yazıyordu. Tamamlayamadığı, Brezilya’da yapılacak olan 2014 Dünya Kupasında
geçen bir romanı vardı…
Socrates
kesinlikle sıra dışı bir futbolcuydu. Kariyeri boyunca günde 2 paket sigara
içti. Aşırı miktarlarda alkol alırdı. Erken yaşta ölümüne neden olan da aşırı
alkol tüketimine bağlı karaciğer rahatsızlığıydı zaten.
Socrates 6
çocuğundan birine Fidel ismini koymuştu. Fidel Castro’ya olan hayranlığından
ötürü. Bu konuyla ilgili bir keresinde
şöyle demişti; Oğullarımdan
birine Fidel adını koyduğumda annem “Bir çocuk için biraz fazla güçlü bir isim değil mi?” diye sormuştu. Ben de dedim ki; “Anne lütfen bana yaptığına bir bakar
mısın? Bana Socrates adını verdin…”
Dünyanın gelmiş
geçmiş en iyi orta saha oyuncularından biriydi tartışmasız, maalesef Dünya
Kupasını hiç ellerine alamadı, ama her zaman çok sevilen bir futbolcu oldu.
Ülkemdeki
kirlenmiş futbol dünyası içinde de keşke böyle “güzel” adamlar olsa dediğim
biriydi Dr Socrates…
5 Aralık, 2011