"Takım maçı rahat kazanmış daha ne istiyorsun?" diyecekseniz eğer, lütfen bu yazıyı okumayın…
Evet, Antalya BŞB Basketbol takımı sahasında
Pertevniyal Gençlik’i 12 sayı farkla; 74-62 malup etti. Sonuca bakarsak iyi, basketbola bakarsak "eh işte idare eder" bir maçtı.
Pertevniyal Gençlik’in, herkesin malumu olduğu üzere Efes
Pilsen’le organik bağı var. Efes Pilsen, tecrübe kazanabilsinler diye genç
oyuncularını bu takımda oynatıyor. Dolayısıyla takım kadrosu gerçekten çok
genç. Hatta dünkü maçta süre alan Furkan Korkmaz ve takımının en iyilerinden
Okben Ulubay henüz 17 yaşındalar, her ikisi de 1997 doğumlu. Bir de ligdeki
neredeyse tüm takımların aksine tek yabancı ile oynuyorlar; o da dünkü maçı 11 sayı ve 9 rebount ile tamamlayan Amerikalı pivotları
Marvin Jefferson. Yani anlayacağınız Antalya BŞB maçına çıkarken 5 galibiyeti
olan bu takıma, Işıklar’daki salonda yenilmek gerçekten “ayıp” olurdu.
Bir an benzer bir anlaşma Antalya BŞB ve Kepez Belediye arasında
olsa Antalya Basketbolu için daha iyi olmaz mıydı diye düşündüm de, sonra şöyle dedim
kendime; “Saçmalama; iki farklı Partiden iki ayrı Belediyenin takımları, olacak şey değil,
Burası Türkiye. Amatör basketbol kimin umurunda?”
Ve beklendiği üzere maçı baştan sona Antalya BŞB önde
götürdü. Toplam skorumuzun yüzde 60’ını Henry Dobie ve Damien Kinloch’un
ürettiği maçta Özgür Adıgüzel, belki de geçtiğimiz haftalarda hakkında yazılanlar nedeniyle, ilk yarıda biraz tutuktu. Fakat Antalyalı “basketbol” seyircisinin
maç boyunca kendisine verdiği destek işe yaradı, maçın sonuna doğru 2 tane de 3’lük
sokup maçı 10 sayı ve 4 asist ile tamamladı. Kendisine bu desteği veren
seyircilere naçizane tavsiyem bir sonraki maça üzerinde sevdikleri oyuncunun resmi de
olan ve tüm tribünü kaplayacak bir afiş yaptırmak olabilir…
Antalya BŞB’nin mevcut haliyle ligden düşmesinin mümkün
olmadığının farkındayım, ama daha önceki yazılarımda da dediğim gibi -evlerden
uzak- Henry Dobie, Damien Kinloch veya Alparslan Uruk’dan bir tanesi sakatlanır
veya takımdan ayrılırsa ne yaparız bilmiyorum. Bu arada hala maçları tribünden
seyreden biri olarak Damien Kinloch yerine daha güven veren bir pivot olsa çok
daha iyi olurdu fikrimde ısrarcıyım.
Dün aklıma 1980’lerde ortaokul ve lise yıllarımda İzmir’de
yaşarken neredeyse hiç kaçırmadığım Karşıyaka maçları geldi. Malum Karşıyaka o
yıllarda ligin en zor deplasmanıydı ve sahasında nadiren maç kaybederdi. Karşıyaka’nın farkı açtığı zamanlardaysa oyuna genç oyuncular girerdi. Zaman zaman hata yaparlardı ama yine de
oynarlardı. Kaf Sin Kaf, 1986-87 sezonunda Lig Şampiyonu olurken, 2 Amerikalısı dışındaki
tüm oyuncuları altyapıdan yetişmeydi… Eskiler ne der bilirsiniz; “Basketbol
sahada öğrenilir”. Kenarda oturarak değil yani…
Dün maçın bitimine net 4 dakika varken takım 20 sayı
öndeydi. Koç Serhan Aydanarığ’dan beklerdim ki 3 hatta 4 genç oyuncuyu birden
oyuna alsın… Böylece en azından kenarda öylece oturan 4 oyuncunun ellerine top
değsin…
Şimdi bu yazdıklarımı maçta olup da okuyan biri varsa diyecektir
ki; “Koç Arifcan Doğan’a fırsat verdi, ama o onun oyunda olduğu 25 saniyede
kenardan top çıkaramadık, 3 top kaybedip sayı yedik…” Doğru, Ama Arifcan sadece bir top kaybetti, ayrıca ya o anda
bizim kenarda oturan 3 tane 5 faullü oyuncumuz olsaydı? O zaman kimi
oynatacaktık?
Eğer o kenarda oturan, Arifcan Doğan dışında oynarken hiç görmedğim o genç oyunculara, son 4 dakika ve takım
20 sayı ile öndeyken bile güvenilmiyorsa, bence hiç boşuna orada oturtmayalım, ama eğer yok o
çocuklar iyi oyuncular, gelecek vadediyorlar diyorsanız da bırakın bari takım 20 sayı öndeyken oynasınlar.
Son not; dün Antalya BŞB’de sadece 25 saniye oynayan Arifcan
Doğan 1995 doğumlu… Pertevniyal’de 20 dakika civarında süre alan oyunculardan
Berk Demir ve Emircan Koşut da 1995 doğumlu, Oğulcan Baykan 1996’lı ve Okben
Ulubay ise 1997 doğumlu. Sadece hatırlatmak istedim...
Dipnot: Yukarıda Okben Ulubay için 1997 doğumlu dedim. Doğal olarak ben Türkiye Basketbol Ligleri sitesindeki verilere göre yazmıştım. Yazımın üzerine benimle iletişime geçen bir arkadaşım hatırlattı, bir şeyi atlamışım. Eskiden çok popüler olan "yaş küçültme" hala devam ediyormuş. Okben Ulubay da 1997 değil 1996 doğumluymuş. İşte konuyla ilgili Hürriyet Gazetesinin haberi de burada...